2008 in ilk günlerini yaşarken oğlum ve ben keyifli günler geçiriyoruz. Oyunlar oynuyor, şarkı söylüyor, dansediyor, bakışıp gülüşüyor, bol bol da konuşuyoruz. Onunla başbaşa olmak, dış dünyadan tamamen kopmak beni çok sevdiğim evime daha çok bağladı. Evimizde zaman kısıtlaması olmadan, stresten uzak, dopdolu vakit geçiriyoruz.
İşe başladığımda bu günlerimi çok arayacağım :(
Odaları dolaşırken tanıtıyorum bir bir, "bak burası senin odan, bu senin yatağın, bu bizim buzdolabımız" diye. O en çok kapılara takılıyor. Mutfağa giriyoruz gözleri hemen kapıya çevriliyor, bıraksam saatlerce inceleyecek nerdeyse :) Marangoz mu olacak acaba yoksa iç mimar mı :) Bir de aynalara bayılıyor. Aynanın karşısına geçtik mi değmeyin küçük beyin keyfine. Kendine baktıkça, nasıl mutlu oluyor, nasıl mest oluyor anlatamam. Bu kadar da megaloman olunmaz ki yakışıklım benim :) Aynaya bakarken onu yakınlaştırıp uzaklaştırıyorum. O zaman daha çok şaşırıyor. Ce'eee yapıyorum başlıyor hem gülüp hem de auuuu demeye.. Korkarım ilerde çok can yakacak :)
Şeker oğlum yoruldu, şekerleme yapıyor.. :)
Daha dün düşündüm ben de ne kadar tatlı masumlar, büyümese böyle kalsalar hep diye. Ama bir yandan da büyüsün istiyorum. Yaşanacak başka güzellikler var. Birlikte parka gitmek, mutfağa girip oğlumla pasta kurabiye yapmak gibi:)
Yakışıklılarımız kızların kalbini çalacaklar orası kesin.